Tarihte Çobankale anlatıldı
HABERİ DİNLE
Altınova Belediyesi, Kültür Ve Turizm Bakanlığı ve Bursa Müze Müdürlüğü işbirliğiyle kazıya yönelik temizlik ve araştırma çalışmalarını yürüten Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selçuk Seçkin, Çobankale hakkında öenmli bir sunum gerçekleştirdi.
“STRATEJİK ÖNEMİ VAR”
Çobankale’nin her dönemde stratejik bir öneme sahip olduğunu ifade eden Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selçuk Seçkin, “Çobankale, Eski İznik-İstanbul yolunun en önemli noktasında yer alan, üzerinde körfezin en dar yeri Dil iskelesi yoluyla, İstanbul yolundan geçişin sağlandığı, Yalova-Altınova’daki Hersek’ten güneye doğru uzanan, Yalakdere Vadisi üzerinde stratejik konumda yer alan geçit yerindeki doğal yükseltiyi çevreleyen kaledir.
SİT ALANI
Kale; Yalova-Altınova İlçesi, Karadere Köyü, Çobankale Mah., Yalakdere Vadisi üzerinde, Hersek’ten yaklaşık 7 km. uzağında, Soğuksu(Ayazma) Köyü’nün 2 km. güneyindedir. 1/25000 ölçekli H22c2-H23d1 ve 1/1000 ölçekli Orman Kadastro paftasında yer alan kale, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu tarafından 16.04.2004 tarih ve 10461 sayılı karar ile koruma grubu 1. Grup olarak belirlenmiş olup, arkeolojik alan olarak tescili yapılmış, tescil grubu olarak 3. Derece Arkeolojik Sit olarak belirlenmiştir. Altınova Belediye Başkanlığı’nın talebi üzerine, Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun 07.10.2009 tarih ve 103 sayılı sayılı kararı ile kale, Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan ilgili belediyeye tahsis edilmiştir. Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu daha sonra 16.06.2010 tarihli 1498 sayılı kararda toplantıda tescil grubunu 2. Derece Arkeolojik Sit olarak değiştirmiştir.
İLK İNŞA EVRESİ
Kale 150 rakımlı tepede yaklaşık 180 x 120 metre ölçüsündedir. İlk inşa evresinin hangi dönemde olduğuna dair çeşitli görüşler mevcuttur. Yöre halkı kalenin Cenevizler tarafından yapıldığını belirtmekte olup kaynaklarda, 11. Yüzyıldan 14. Yüzyıla kadarki süreçte yapıldığına dair pek çok bilgi bulunmaktadır. Bizans Dönemi’nde yapıldığını ileri sürenler çoğunlukta olsa da önemli oranda Selçuklu ve Osmanlı döneminde de kalede yapım ve onarım çalışması yapıldığı araştırmacılar tarafından belirtilmektedir. İlk inşa dönemi ve sonrasındaki yapılaşma dönemleri konusunda, değişik görüşlerin yer alması, inşa edildiği dönemden, Yalakdere yolunun önemini yitirmesine kadarki uzun kullanım sürecinde farklı dönemlerdeki kullanım evrelerine sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Kalenin dönemselliği tarihi kaynaklardaki ifadelerin doğruluğu kalede gerçekleşecek kazılar sayesinde tüm bilinmeyenleri ile aydınlığa kavuşabilecektir. Ayrıca Osmanlı Beyliği’nin kurulması ve genişlemesi konusunda önemli bir atlama taşı olan kale, mimari bütünlüğü ve içerisindeki yapılar ile birlikte ortaya çıkartılarak, yapılacak restorasyon çalışmaları sonrasında ile ayağa kaldırılabilecektir.
TARİHSEL ÖNEMİ
Çobankale stratejik bir konumdadır. Gerek Roma, Doğu Roma (Bizans), Selçuklu gerek Osmanlı döneminde, İstanbul’dan başlayıp Anadolu içlerine giden en önemli yolun hemen kenarında, yolu kontrol eden hâkim bir noktadadır. Dolayısıyla Çobankale, savunma yönü de göz önüne alınarak, önemli bir kontrol ve güvenlik kalesi konumundadır.
Çobankale, derenin her iki vadisinden geçen yolları da kontrol etmekteydi. Roma Caddesi burada, batıdaki geniş vadiden değil de, doğudan yamacın eğimi oyularak oluşturulmuş doğal sert zeminden geçiyordu. Batıdaki geniş vadi ise olasılıkla askeri yol olarak kullanılmaktaydı. Haçlılar, 1206 yılında, Kibotos (Hersek’i) tahkim ederek, bölgede hâkimiyetlerini garanti altına alınca, hem Hersek-İznik yolunu kullandılar, hem de Çobankale’yi kontrollerinde tuttular. Şüphesiz bu dönemde küçük bir restorasyon geçirme olasılığı da bulunan Çoban Kale, Latinlerin yol güvenliğini sağlıyordu. Aynı sebeplerden dolayı Türkler’in de (Selçuklular) batıdan gelecek tehditlere karşı, Çobankale’yi yaptırdıkları ya da kapsamlı onarımlarla kullandıkları düşünülebilir.
HELENEPOLİS İLE BAĞLANTI
Çobankale, içerisinde yer aldığı vadiden dolayı tarih boyunca Helenepolis ile bağlantılı idi. Körfez geçişini daha çok Dakibyza (Dil İskelesi) yoluna kaydıran Justinianus bölgeye su kemeri, halk hamamı, kiliseler ve saraylar inşâ etmiştir. 1071 sonrasında İznik’e kadar ilerleyen Selçuklulara, 1080 yılında yenilen Bizans kuvvetleri, Marmara kıyılarından İstanbul yönüne kaçmış ve bölge Selçuklu hakimiyetine geçmiştir. İşte bu dönemde Clive Foss’a göre kale İmparaton Alexius tarafından 1087 yılında yapılmıştır. (Clive Foss; Survey of Medieval Castles of Anatolia II, Nicomedia, İngiliz Arkeoloji Enstitüsü, Ankara 1996, s.64.)
KEMİKLERDEN HARÇ
Tarihi kaynaklar 1096 tarihinde Selçukluları eline geçen kalenin Haçlı kuvvetlerinden Normanlar ve onların başındaki Almanlar tarafından işgal ettiklerini belirtmektedir. Haçlıların yapılan savaşta Bizans’a yenilmeleri üzerine öldürülen askerlerin kemiklerini harçlarda kullanarak büyük bir kale yapıldığı bilgisi Anna Komnena’da belirtilmektedir. Anlatımı yapılan dönem Manuel Komnenos (1143-1180)un imparatorluk dönemine rastlamakta olup bu dönemde yeniden yapılırcasına kalenin onarım gördüğünü göstermektedir. (Halil İnalcık; “Osman Gazi’nin İznik Kuşatması ve Bafeus Muharebesi”, Osmanlı Beyliği(1300-1389) İstanbul 2000, s. 94-96.)
ÇEMBER ŞEKLİNDE
Yörede araştırma yapan bir başka araştırmacı olan Lefort (Jacques Lefort; “13. Yüzyılda Bitinya”, Osmanlı Beyliği(1300-1389) İstanbul 2000, s. 126) tarafından yapılan yüzey araştırmasında kalenin yüzeyinde 6 kule kaldığı ve 13. yy ikinci yarısı ve 14. Yüzyıla tarihlenen keramikler bulunduğu belirtilmektedir.
Yoldan yaklaşık 70 metre yükseklikte ve oval formda olan kalenin sur duvarlarının büyük kısmı toprak altındadır. Sadece güney yönündeki burçlar ve aralarındaki sur dizisi takip edilebilmektedir. Foss’un çalışmasında kalenin adı Xerigordos olarak tanımlanmış olup, ölçekli kroki yapılmıştır. Buna göre kalenin güneyinde 4, batısında 4 ve doğusunda 3 burç görülür. Krokide 5 ve 6 numara ile belirtilen burçlar kapıyı takviye edecek kadar birbirine yakın olup çember şeklinde kalıntılar mevcuttur.
BAFEUS MUHAREBESİ
Çobankale’nin Türk tarihi açısından bir başka belki de en önemli yanı, 27 Temmuz 1302’de, Osmanlı atlılarının, kale civarından geçerek Hersek’e kadar gitmesi ve Hersek’te Bizanslıları, Bafeus Muharebesi adı verilen çarpışmada büyük bir yenilgiye uğratmasıdır. Çoban Kale, bu muharebeden sonra da ele geçirilemedi. Kale, 1337’de İzmit teslim olana kadar da direnmeyi sürdürdü. Bu sayede kalenin stratejik önemi anlaşıldı ve bu savaş sonrasında sınır boylarında yaşayan Türkmenler arasında Osman Bey’in, Bizanslılara karşı kazandığı zafer, zayıflayan Selçuklu hakimiyetinin ve Anadolu’da yaşanan bozgun durumunun biteceği inancını ortaya koydu. Bazı kaynaklara göre de Selçuklu Sultanı bu savaş sonrası Osman Bey’i kendi halefi olarak görerek bazı hediyeler göndererek onun liderliğini tanımıştır.
İNALCIK HOCA’DAN
Prof.Dr. Halil İnalcık Kale’nin durumunu şöyle tespit eder: “...Osmanlı geleneğine göre, 1337’ye gelindiğinde Yalak Ova ve Koyun Hisarı Kaleleri, Bizans prensinin “has” ını oluşturuyordu. Yalak Ova’da vadideki hisar, Yalknya (ya da Balknya) adındaki Kâfire aitti ve tepede o zamanlar Koyun Hisarı olarak bir başka kale vardı. Osmanlı geleneği, Koyun Hisarı’nın, Yalak –Ova sahibi Yalkonya’nın erkek kardeşi Kolayan’ın kumandasına verildiğini ekler. Yalak Ova ve Koyun Hisarı Kaleleri, İzmit teslim oluncaya değin direnmeyi sürdürdüle. Her iki kale ele geçirildikten sonra, sahildeki yıktırıldı. Yörenin kontrolü tamamen Osmanlı’ya geçince, Roma Yolu (Bağdat Yolu) olarak adlandırılan yol ile Çoban Kale, önemini korumaya devam etti. Zaman içinde kale civarında geçen yol önceliğini ve önemini yitirdikçe, Çoban Kale’de giderek gözden düştü ve terk edildi…”
KURULUŞ TARİHİ
Tarihsel önemi bu derece fazla olan Bafeus Muharebesi ve onun günümüze değin uzanan süreçteki başlıca aktörü olan Çobankale, stratejik önemi ve Osmanlıların boylar birliğinden Beylik ve İmparatorluğa kadar uzanan sürecindeki kuruluş tarihini de belirler. Dolayısıyla Prof. Dr. Halil İnalcık’ın son dönem çalışmalarıyla ortaya çıkan Osmanlıların kuruluş yılı olarak 1299 tarihi olarak bilinen ezberi bozmuş ve gerçek kuruluş tarihinin de 27 Temmuz 1302 olması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu sebeple Çobankale, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunun günümüze değin uzanan en önemli belgesidir. Bu belge ile ilgili olarak sadece yazılı kaynaklarda az sayıda bilgi olması, bilinmeyenlerin ise kazı çalışması ile aydınlanacağı muhakkaktır.
KULLANILAN MALZEMELER
Kalenin inşası düz duvar tekniğinde ile yapılmış olup yöre taşları kullanılmıştır. Yer yer tuğla kırıntılarına ve dizilerine rastlanmaktadır. Bazı burçlarda yapılaşma dönemlerine ait farklılıklar kolayca fark edilmektedir. Özellikle T4 olarak belirtilen burçta yoğun gri harcın kullanıldığı bölüm ile burcun sonrada eklenmiş olan yüzü, yığma şekildeki farklı tekniğiyle kolayca fark edilmektedir.
Kale günümüzde sık çalılıklarla kaplıdır. Sadece güneydeki iki burç net olarak görülmektedir. Ruhsatlı ve ruhsatsız olarak çok sayıda kazı yapılan kalede, hamam, yapı kalıntıları, su kuyusu ve sarnıç olduğu yolunda anlatımlar bulunmaktadır. (Ahmet Akyol; Zaman Tünelinde Yalova. S. 131-132.)
Kaçak kazılar, yoğun bitki örtüsünün tahribatıyla karşı karşıya olan kalenin, içersindeki yapılaşmayla ilgili sağlıklı bilgiye yapılacak kazıyla ulaşılabilecektir” dedi.